Zeynel Bogan


15 Temmuz Sessizliği

15 Temmuz


Ülkemiz son yıllarda yaşanan krizlerin gölgesinde sönük bir 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kutlamasına şahitlik ediyor. 2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminin üzerinden 8 tam yıl geçti. Sekiz yıl boyunca gerçekleşen kutlamaları değerlendirirken, bir husus dikkatimi çekti. Sizler de buna dikkat etmişsinizdir: önceki yıllara nazaran meydanları dolduran kalabalıklardan eser yok. Yıllar geçtikçe katılım bir hayli azalıyor.
NEDEN 
Meydanları dolduran vatandaşların zaman geçtikçe azaldığı hususunun farklı gerekçeleri vardır, elbette. Buna birçok faktörü ekleyebiliriz; ancak genel olarak siyasetteki yalpalanmalar, ekonomik kriz, adalet anlayışındaki aşınmalar ve toplumun yaşadığı sorunlara siyasetçilerin duyarsız kalmaları, toplumun siyasete ve hassaten siyasi gelişmelere ilgisini gün geçtikçe azaltıyor. Dolayısıyla toplum içe kapanıyor, kurtuluş çareleri arıyor. Ülkemizin son yıllarda karşı karşıya kaldığı ekonomik buhran, milleti büyük ölçüde yıpratıyor. Siyasetçilerin toplumdan uzak yaşantıları, parti teşkilatlarının halka tepeden bakmaları gibi nedenler toplumu mevcut siyasi partilerden soğutuyor. Bundan 10 sene önce CHP’nin 1. Parti olacağı konuşulabilir miydi? O zamanı bilemem; ama CHP bugün 1. Parti... Bir yandan halktan uzaklaşan AK Parti, diğer yandan halkı kucaklayan CHP… AK Parti; MHP desteğine rağmen kan kaybetmeye devam ediyor. Devam edecek. Neden? Ak Parti artık değişim, gelişim ve yenilik istemiyor olabilir mi?. Bir avuç azıklık haricinde ülkedeki vaziyetten memnun olan insan yok. MHP tabanı bile süreçten şikayetçi. Öte yandan tüm bu olumsuzlukları göz ardı ederek, memlekette bir saadet dönemi yaşandığını iddia edenler de var: troller, bazı siyasetçiler, istatistiki verilerle toplumu ikna etmeye çalışan kurumlar gibi… Bunlar sadece öfke birikimine sebebiyet veriyor. Dolayısıyla seçmenin AK Parti yerine CHP’yi tercih etmesi kaçınılmaz oluyor.
AK PARTİ HALKTAN UZAK
2002 ruhuyla siyaset arenasında boy gösteren AK Parti’yi iktidarda tutan en önemli saik, halkın taleplerini gözeten ve çözüm üreten bir siyaset mekanizması geliştirmiş olmasıydı. Bu uzun yıllar devam etti. Son yıllarda ise problem üreten; ama çözüm üretemeyen bir AKP ortaya çıktı. Kuşkusuz, bu denli bir dönüşüm metal ve mental yorgunluk yaşayan kadrolardan kaynaklanmaktaydı. Parti, ne zaman özdenetimini kaybettiyse o vakit çöküş başladı. Çöküşü engellemek adına ittifaklara girişti: Cumhur İttifakı gibi. Bugün kendi oyuyla bir başarı elde edemeyen AK Parti, güçlü kalma adına MHP’lileşmeye başladı. Parti tabanında bu birlikteliğe itirazlar yükselirken ekonomik ve siyasi sorunlar da ülkede artmaya başladı. Adalet ve emniyet problemleri de buna eklendi. Sorunların çözümündeki kifayetsizlik, parti oylarını güneşe maruz kalan kar gibi eritmeye başladı. Yıllar geçtikçe meydanlardaki coşkulu ve kalabalık kitleden eser yok artık. Aksine 15 Temmuz’u sorgulayan insanların sayısı artmaya başladı. İnsanlar mutsuz ve endişeli. Hayat pahalılığının ve vergilerin tetiklediği süreci omuzlayan halk, meydanlara gelmeyi düşünebilir mi? AK Parti ciddi bir toplumsal desteği kaybetti. Sadece meydanlarda değil aynı zamanda sosyal medyada da ağırlığını kaybetti. Topluma nüfuz edemeyen ve umut veremeyen bir AK Parti var. Seçim öncesinde hiçbir olumsuzluktan bahsetmeyen hükümetin, seçim sonrasındaki ‘’kemer sıkma’’ politikası, zamlar, enflasyon ve hayat pahalılığına çözüm bulamaması, AK Parti’ye olan desteği hızla azaltıyor. Antipatiye yol açıyor. Bu koşullarda bir seçim olsa AK Parti iktidarda kalabilir mi? Mümkün değil.
TEŞKİLATLAR AYRI BİR DÜNYADA YAŞIYOR
Son zamanlarda AK Parti teşkilatlarının hantallığı önemli ölçüde gündeme taşındı. Sayın Cumhurbaşkanı da bu durumu kabul ederek değişimin kaçınılmazlığını gündemine aldı; ancak 31 Mart 2024 seçimlerindeki yenilginin faturası teşkilata değil de halka kesildi, deniyor. Zamları, enflasyonu ve ağır vergileri bu zaviyeden değerlendirenler bile var. Daha doğrusu, teşkilatın kusursuz; halkın ise kusurlu görüldüğünü zannediyorlar. Değişimden kaçınılması, daha başka nasıl izah edilebilir ki! Partinin kapısını çalan vatandaşlara tepeden bakan, ‘’bugün git yarın gel’’ diyen ve ‘’oylarınıza ihtiyacımız yok’’ restini çeken teşkilat mensupları hala makamlarını muhafaza ediyor. Millete, arzu edilen refahın verilememesi, halkın krizlerle baş başa bırakılması ve siyasetçilerin tozpembe düşünceleri meydanları boşaltıyor; muhalefet saflarını dolduruyor.
AK PARTİ MERSİN TEŞKİLATI NE ALEMDE?
Kentimizle ilgili esas can alıcı noktayı ele almamız gerekiyor. 31 Mart seçimlerindeki fiyaskonun sorumluları kimler? Zayıf tabanına rağmen MHP adayının desteklenmesindeki hatada teşkilatın hiç mi kusuru yok? Parti oylarının 2023 Milletvekili seçimlerine nazaran korkunç bir şekilde azaldığını görmüyorlar mı? Üç-beş esnaf ziyaretini sosyal medyada paylaşmakla seçim çalışmalarını tamamladığını düşünen teşkilat idarecileri, acaba 15 Temmuz 2024 gecesi halkın meydanları dolduramamasını neye bağlıyorlar? Aileleriyle birlikte gelen teşkilat yöneticileri, kurum amirleri ve çalışanları dışında meydana uğrayan pek olmamış sanırım. Böyle önemli ve anlamlı bir günde toplumu meydanlara akıtamayan bir teşkilatın, ‘’hafizanAllah’’ olası bir kalkışma durumunda harekete geçirebilmesi ne kadar mümkün? Seçimlerde parti oylarını artırmaları ve CHP’nin elinden Mersin’i alabilmeleri olası mı?  Birilerinin koltuk bekçiliğini yapan teşkilat idarecilerinin yerine, halkın hizmetkarı siyasetçilerin teşkilatlarda görevlendirilmeleri bir gereklilik halini almadı mı? Bu teşkilat düzeni biran önce değişmezse bir sonraki seçimde AK Parti, kendi üyelerinden bile oy alamaz. Bu millet; söylemlere, hamasete ve vaatlere inanmıyor artık, bazı AK Partililer bile.