Dünya, aylardan beri ABD seçimleriyle yatıp kalktı. Bu süreç Trump’ın ABD’nin 47. Başkanı seçilmesiyle sona erdi. Bu netice kuşkusuz ABD özelinde olduğu gibi dünyada da güçlü bir deprem etkisi yaptı. Neden mi?
Yeni dünya bu seçim sonucuna göre şekillenecekti zira.
Bu yüzden her ülke bu günlerde yeni duruma dair alacağı pozisyonu gözden geçiriyor ve yeni şartlara göre atacağı adımları sil baştan hesaplıyor.
Deprem olur da artçıları olmaz mı?
Donald Trump’ın kabinede görev vereceği isimler netleştikçe bu depremin artçıları daha da çoğalacağa benziyor.
ABD seçimleri her ülkeyi olduğu gibi bizi de etkileyecek kuşkusuz.
Yüzyılın kırılma anındaki bu tercihiyle ABD hem kendi geleceğini hem de dünyanın gidişatını etkileyecek kritik bir karara imza attı. Ülkemizde de bu seçim aylardır her boyutuyla ele alındı ve bütün yönleriyle değerlendirildi. Öyle ki çoğu zaman toplumsal yapımızda meydana gelen sıra dışı olaylarla millet olarak çok hassas olduğumuz Filistin meselesinin dahi önüne geçen bir ilgiyle takip edildi.
Önümüzdeki süreçte ABD ile o kadar çalışmamız gereken alan var ki…
Ülkemizde bazı çevreler Kamala Harris’in başkan seçilmesinin ülkemiz açısından daha faydalı olacağını düşünürken bazıları da aynı şeyi Donald Trump için düşündüler. Öyle ya bizim öncelikli meselemiz kendi çıkarlarımız ve kendi geleceğimize sorunsuz yürüyebilmekti.
Bazı kesimler ülkemizin Joe Biden ile çözemediği sorunları Donald Trump ile çözebileceğini var sayarak açıktan Trump’ı desteklediler.
Aynı çevreler savaşları durduracağını açıkça dillendiren Trump’a güvenerek Biden ile ateş sarmalına hapsolan dünyanın Trump ile nefes alabileceğini varsaydılar. Yine bu çevreler cehenneme odun taşıyan zebaniler gibi İsrail’in yaptığı soykırıma ve Ukrayna’ya başından beri koşulsuz destek veren Biden yönetimindense Trump’ın iş başına gelmesinin insanlık adına daha iyi neticeler doğuracağını düşündüler. Bu konuda bizim açımızdan en önemli hususlardan biri ise Trump’ın zihninde ABD’nin Suriye’den çekilme stratejisinin yatmasıydı.
Trump’ın kabinesi belirginleştikçe yeni dünyaya dair sis bulutları da dağılmaya başladı.
Trump’ın yeni döneme dair yaklaşımını iyi anlamak için onun miting konuşmalarına ve oradaki vaatlerine değil bu seçime dair bağışların en çok hangi çevrelerden geldiğine bakmak lazım. Mesela Trump'ın İsrail'e büyükelçi olarak atayacağı Mike Huckabee, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'yı ilhak etmesinin olası olduğunu açıkça dillendiren birisi. Seçimde İsrail lobisinin en etkin isimlerinden Miriam Adelson’un Trump’a 100 milyon dolar bağış yaptığını düşündüğümüzde bu tür atamaların nasıl gerçekleştiğini anlamak daha kolay hale geliyor.
Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak düşündüğü Mike Waltz, ABD’nin Suriye’den çekilmemesi gerektiğini düşünmenin yanında PKK/YPG’yi Orta Doğu'da İsrail'den sonraki en iyi müttefikleri olarak gören birisi.
Trump'ın Dışişleri Bakanlığına düşündüğü Marco Rubio ise Türkiye karşıtı tavırlarıyla ön plana çıkan bir isim. Rubio, ülkemizin Suriye'de gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı'na ve Trump'ın Suriye’den çekilme kararına şiddetle karşı çıkmasının yanında FETÖ’nün üst düzey yöneticileri ile de temaslar yürüten birisi.
Bu liste uzayıp gider ama…
Biden döneminde olduğu gibi 2. Trump döneminde de ABD ile aramızda pek çok konuda görüş ayrılığı olacağı, çoğu zaman iplerin gerileceği muhakkak.
Şunu asla unutmamak lazım ki ülkemizin sulh ve selameti, geleceği ve kaderi ne ABD’nin ne de başka herhangi bir ülkenin elindedir. Biz tarih boyunca kendi kaderini kendisi belirlemiş, kendi göbeğini kendisi kesmiş bir millet olduk. Dün öyleydik, bugün öyleyiz ve yarın da öyle olacağız.
Biden’in gidip yerine Trump’ın gelmesi bu anlamda sadece birkaç farklı fasıldan ibaret.
Türkiye dış politikada dersine iyi çalışan bir ülke.
Başta Filistin meselesi olmak üzere terörün her çeşidi ile Rusya-Ukrayna gibi küresel hadiselerin tamamında Türkiye; barıştan, müzakereden ve diyalogdan yana tavırlarıyla insanlığın vicdanı haline gelmiş bir ülke. Trump ile başlayacak yeni dönemde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bu duyarlılığını sürdürerek yoluna devam edeceği muhakkak.
Bu yeni dönemde üç konuda mesafe kat etmek çok önemli görünüyor.
Terör hattındaki gedikleri birleştirmek, Esed’le görüşüp ABD’nin Suriye’den çekilmesine zemin hazırlayıcı çalışmalara yoğunlaşmak ve Ortadoğu’da adil bir barışın teminine katkı sunmak.