Türkiye'de nüfus artış hızının tehlikeli seviyelere gerilemesi hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş tarafından dikkat çekici ifadelerle gündeme getirildi. Katıldığı canlı yayınında konuşan Bakan Göktaş Türkiye'nin doğurganlık hızının 1.51 seviyesine düştüğünü belirterek bunun alarm seviyesi olduğunu açıkladı.
Bakan Göktaş’ın açıklamalarına göre doğurganlık oranlarındaki bu düşüş sadece demografik yapıyı değil aynı zamanda ekonomi sağlık mali ve savunma alanlarını da ciddi biçimde etkileyebilir. Genç nüfusun azalmasıyla birlikte ilerleyen yıllarda askere gönderilecek yeterli sayıda birey bulunamayabileceği ifade edildi. Türkiye'nin nüfusunun 2050 yılında zirveye ulaştıktan sonra düşmeye başlayacağı öngörülürken 65 yaş üzerindeki bireylerin toplam nüfusa oranı %10’un üzerine çıkmış durumda.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu tablo karşısında çeşitli politikalar geliştirmeye devam ediyor. 2023 yılında 1.62 olan doğurganlık hızının 2024'te 1.51’e gerilemesi sonrası alınan önlemler dahilinde 81 ilde yapılan toplantılar ve gerçekleştirilen 8. Aile Şurası ile toplumun farklı kesimlerinden görüşler alındı. Aileyi güçlendirmeye yönelik bir eylem planı yürürlüğe konulurken doğrudan nüfus politikalarını hedef alan bir daire başkanlığı da oluşturuldu.
Bakan Göktaş aile yapısını desteklemeye yönelik olarak hayata geçirilen Aile ve Gençlik Fonu hakkında da bilgi verdi. 13 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilan edilen uygulama dahilinde evlenecek gençler için 150 bin TL tutarında bir kredi desteği sağlanıyor. Bu destek ilk olarak Kahramanmaraş Adıyaman ve Gaziantep illerinde başlatıldı. Pilot bölgelerde uygulanan bu fon sayesinde 18-29 yaş aralığında evlenenlerin oranında %64'e varan bir artış kaydedildi.
Türkiye’de doğurganlık oranlarının düşmesiyle birlikte çocuk sayısı azalırken yaşlı ve bakıma muhtaç nüfusun artması bekleniyor. Bu değişimin sosyal hizmetlerin kapsam ve yapısını da değiştirmesi öngörülüyor. İlerleyen dönemlerde yaşlı bireylerin bakımına yönelik hizmet ihtiyacının artacağı buna bağlı olarak da sosyal devlet mekanizmalarının daha fazla kaynak ayırması gerekeceği ifade ediliyor.