Tarih: 21.02.2022 00:03
IYI Parti'yi kurup, iki yilda istifa eden Fatih Eryilmaz desifre etti! Üniversitelerdeki PKK hakimiyeti
15 Temmuz Gazisi Fatih Eryilmaz, Ege Üniversitesi Tarih Bölümü 4'üncü sinif ögrencisi Firat Yilmaz Çakiroglu'nun sehit edilisinin yildönümünde HDP adi altinda PKK'li teröristlerin üniversitelere nasil yerlestirildigini desifre etti.
Sehit Firat Yilmaz Çakiroglu'nun hayat dolu bir insan oldugunu ve hayallerinin pesinden giderek Ege Üniversitesi'ne yerlestigini belirten Eryilmaz, Çakiroglu'nun sehit edildigi Ege Üniversitesi'nin PKK'li alçaklar tarafindan nasil isgal edildigini söyle anlatti:
Anlasilmaz bir terslik vardi. Türkiye Cumhuriyeti'nin milli bütünlügünü parçalamak, ülkenin dogu ve güneydogusunda ayri bir devlet kurmak için faaliyet gösteren, son kirk yilda binlerce askerimizi, polisimizi, ögretmenimizi, doktorumuzu, hemsiremizi, devletine sadik vatandaslarimizi katleden bölücü PKK terör örgütü sanki üniversitenin hakimiydi. Örgüt elemani örgütlü azgin bir azinlik üniversitenin üzerine bir karabulut gibi çökmüstü. Üniversitenin bulundugu sehir Izmir’di. Burasi örgütün daglik araziden yararlanarak barindigi, eylem yaptigi güneydogu daglari degildi. Ülkenin en batisinda bulunan Izmir sehriydi.
Söz konusu yer devletin üniversitesi idi. Basinda maasini devletten alan bir rektör, yüzlerce akademisyen ve yine yüzlerce idari personelin oldugu bir üniversiteydi. Yasanilan olaylar disarida anlatilsa kimseyi inandiramazdiniz. Adina Çözüm Süreci denilen bir çözülme sürecinde 200 kisilik örgütlü azgin bir azinlik sanki üniversiteyi tutsak etmisti; Edebiyat fakültesinin duvarlari PKK terör örgütüne ait afis ve pankartlarla doluydu. PKK’li azgin azinlik kendilerinden olmayan her türlü düsünceye karsi çekinmeksizin siddete basvuruyordu. O kadar pervasizlasmislardi ki birakin karsit fikirleri DHKP-C terör örgütünün propagandasini yapan Grup Yorum’un konserine dahi saldirmislardi.
Anadolu'nun pek çok vilayetinden okumak için üniversiteye gelmis, yaptiklarina katilmayan ve karsi çikan ögrencilerin egitim hakkini gaspediyorlar, bina girislerinde kimlik kontrolü yapiyorlar, fisledikleri ögrencileri darp ediyorlar, derslere ve sinavlara sokmuyorlardi. PKK terör örgütü lideri teröristbasinin serbest birakilmasi için stantlar açip imza kampanyalari düzenliyorlardi. Fisledikleri ögrencileri açtiklari sosyal medya hesaplarindan ölümle tehdit ediyorlardi. Ders sirasinda siniflara girip örgüt propagandasi yapiyorlar, itiraz eden hocalari yaka paça kendi dersinden atiyorlardi. Terör örgütü mensubu bu azgin azinlik mart ayinda Nevruz kutlamasi adi altinda ellerinde terörist basinin fotograflari, dagdaki PKK’lilarin üniformalari içinde ve duvarlarda PKK terör örgütünün afisleri ile gövde gösterisi yapiyorlardi. Devletin üniversite kampüsü içerisindeki bu alana dagda devletin güvenlik görevlileri ile çatisirken gebertilen Hozan Serhad alani adini dahi koymuslardi.
Üniversite de egitim gören binlerce gencin, kanunlara uyan, çalisan, vergisini veren, askerligini yapmis, kisacasi vatandaslik görevlerini yerine getiren, ekonomik sikintilar içinde dahi çocuklarinin okumasi, bir meslek sahibi olmasi ve vatana millete faydali olmasi için çalisan anne ve babalari vardi. Bu anne ve babalar için kutsal saydiklari devlet, çocuklarinin güvenligini saglardi. Uzaktaki evlatlarina dualar eden ve her görüsmelerinde 'Aman çocugum derslerine iyi çalis, basini belaya sokma' diye nasihat eden bu anne ve babalar teoride hakliydi. Ama maalesef bu haklilik Ege Üniversitesinde sadece teorideydi.
Ege Üniversitesi’nde sanki degil, gerçekten devlet yoktu. Üniversite rektörü Candeger Yilmaz olaylari görmezden geliyor, devletten maas alan pek çok akademisyen de ekmegini yedikleri devletin degil bir terör örgütünün kilicini salliyorlardi. Dedik ya, baska yerde anlatirsa kimse inanmazdi. Sanki üniversitede rektör, akademisyen, sehirde vali, kaymakam, savci, emniyet müdürü Ankara’da devlet yoktu. Bir maymunlar cehennemi yasaniyordu. Insanliktan nasibini almamis bir avuç eskiya binlerce ögrenciye kabus olmustu. Ülkenin gelecegi olacak binlerce ögrenci kaderine terkedilmisti. Korkutulmus binlerce genç sessizce kendilerine soruyorlardi; 'Burasi Türkiye Cumhuriyeti topraklarinda bir yer degil miydi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir üniversitesi degil miydi? Devlet dedigimiz yapi vatandaslarinin en temel haklari olan yasam hakkini, egitim hakkini korumak zorunda degil miydi? Varliginin en basit sebebini ifa edemeyen bir devlet devlet olabilir miydi? Anne babalarin varsaydiklari ile gençlerin gerçekte gördükleri ve yasadiklari ne kadar farkliydi.
Ege Üniversitesi’nde bunlarin yasandigi tarihlerde, ayni operasyonun baska bir kismi da Ankara’da icra ediliyordu. Gelecegin subay kadrosunun yetistirildigi Kara Harp Okulu’nda, FETÖ’nün tahakkümüne girmeyen ögrenciler 'sok mangalari' adi verilen iskence ekiplerinin ellerinde inliyor, çigliklarini besyüz metre ilerideki TBMM’den, yediyüz metre mesafede bulunan Genelkurmay baskanligindan duymuyorlardi.
Ege Üniversitesi'ndeki binlerce gençten biri de Firat Yilmaz Çakiroglu’ydu. Ögretmen olan annesi oglunu topragina, bayragina, devletin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’e bagli bir sekilde yetistirmisti. Firat’in keskin bir kavrayisi ve yüksek bir adalet duygusu vardi. Bu yasananlara tahammül edemezdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniversitesinde kanunlar uygulanmaliydi. Bir terör örgütü hiçbir ögrencinin egitim hakkini engelleyemezdi. Devletin ögrencilerin egitimi ve güvenligi için görevlendirdigi herkes görevini yapmak zorundaydi. Alandan kaybolmus, vatandaslarini kaderine terketmis bir devlet olamazdi. Tam tersine dönmüs bu düzen düzeltilmeliydi. Firat sirtina çok agir bir yük aldi. Firat en alttan basladi. Bütün faaliyetler kanun çerçevesinde yapilacakti. Önce arkadaslari ile konustu. Sonra arkadaslari ile beraber çogunlugu apolitik olan korkutulmus ve sindirilmis ögrencileri kanun, düzen ve devletin varligi lehine cesaretlendirdi. Hiç yorulmadan, yüksünmeden herkese, her kesime gitti, anlatti konustu. Üniversite ögrenci konseyi seçimleri böyle kazanildi. Firat ve arkadaslarinin mutlulugu tarifsizdi.
Sanki isgal altinda kalmis vatan topraklarini kurtarmak için adim atmislar ve ilerleme saglamislardi. Daha sonra sosyal medya hesaplari açildi. Bir avuç PKK’li azgin azinligin tahakkümünde sindirilmis olan ögrencilerin çigliklarini tüm Türkiye’ye duyuracaklardi. Bu PKK’li azgin azinlik, sosyal medya hesaplarinda üniversiteyi isgal ettiklerini övünerek anlatiyordu. Firat ve arkadaslari için namussuzlarin bu kadar cesaretli oldugu bu yerde namuslularin daha cesur olmasi gerekiyordu. PKK’li teröristler 19 Mayis için tertiplenen bir etkinlige saldirarak etkinligi düzenleyenleri darbetmisler, Türk bayragini yerlere atmislar, Atatürk resimlerini yirtmislardi. Firat’in öncülügünde yapilan bir organizasyonla bütün kesimlerin katildigi 'Atatürk ve bayrak' yürüyüsü yapildi. Sonra basin açiklamalari yapildi. Valilige, emniyete, dönemin tüm bürokratlarina ve milletvekillerine yazilan dilekçeler ile üniversitedeki durum anlatildi. Rektörlüge defalarca basvuruldu.
Firat dönemin rektör yardimcisina; 'Eger bu grublara müsaade ederseniz, edebiyatin durumundan rahatsiz olmuyorsaniz arkanizda asili duran Atatürk resmine bakamazsiniz.' dedi. Ama gözler kör, kulaklar sagir vicdanlar nasir tutmustu.
Sair sanki Firat’i ve Firatlarin halini anlatiyordu;
Çünkü ey Türk senden baskasi yoktu kalan
Sarapnelle basbasa
Seni orada gavurlarin kasten biraktigi sirada
Sarikli hocalar feshi püsküllü
Muallimler, kapatmalar ve aksak yamaklari
Migrenli kisim sefleri sümen alti saman alti muavinler
Kethüdalar ustabaslari is ve isçi bulma kurumu
Kalem efendileri daire amirleri tabur komutanlari
Bütün o cüretkar bütün o ödlek tanidiklarin
Senelik izindeydiler
Gün gelip
Musafahayi ask etmeye
Bulutlara dalmanin zekatini vermeye yeltenen
Bir adem evladi çikacak sanma
Basbasasin
Basbasasin sarapnelle
(I.ÖZEL)
Evet Firat ve Firatlar hep sarapnelle basbasaydilar. Basvurmadiklari makam kalmadigi halde olmasi gereken devlet hala yoktu. 19 Subat 2015 günü PKK’li terörist grup egitim ögretim yuvasi olmaktan çikarip terör örgütünün bir kampi haline getirdikleri okulda atesler yakmis ve atesler üzerinde tepiniyorlardi. Firat’in devamsizliktan iki imza hakki kalmis. Firat okula gidiyor ancak eylemlerden dolayi ders olmayacak diye gönderiliyor. Firat dersin olacagini ögrenince geri dönüp derse girmek istiyor ancak okula alinmiyor.
20 Subat 2015 günü Firat’in son sansi. Ögrenci oldugu okula girebilmek için her yolu deniyor. Güvenligi, üniversite yönetimini görevlerini yapmaya çagiriyor. Ve bu kanunsuzluklara boyun egmeyecegini söyleyerek arkadaslari ile birlikte okula girmeye çalisiyor. Okula girebilmek için üniversite yönetimini ve güvenligi göreve çagiran Firat ve arkadaslari Cuma namazindan sonra okula giriyorlar. Firat ve yedi arkadasi saat 16 siralarinda Edebiyat'in önüne çikiyorlar ancak ne tesadüf ki güvenlik yok. Firat ve arkadaslari Edebiyat'in önüne çikar çikmaz üzerlerine taslar ve siseler yagmaya basliyor. Firat geri adim atmiyor, çekinmiyor. Adeta bir mahser yeri, çakallarin arasinda kalmis birkaç delikanli. Iste Firat burada sinsi bir çakalin kahpe biçagi ile yara aliyor. Ambulans çagiriliyor, gelmiyor, bir daha bir daha bir daha araniyor ama gelmiyor. Arkadaslari bir sandalyeye oturtuyor. 'Nasilsin?' diyorlar. Gözlerini kirparak 'iyiyim' diyor. Arkadaslari Firat’i yere uzatiyor, kan bosalan yarasina tampon yapiyorlar. Ambulans hala yok. Arkadaslari gelen polis ekibine yalvariyorlar, 'kan kaybediyor sizin araba ile götürelim' diye. 'Hayir bize yasak' deniyor. 'Birakin biz götürelim' diyorlar izin verilmiyor. PKK’li kahpeler yolu kesmis, ambulans gelemiyor. Ambulans 45 dakika sonra ancak Firat’in yanina gelebiliyor. Firat’in yüzünde hiç aci yok, hep resimlerinde gördügümüz o sakin tevekkülü ve yarali haldeyken bile insanlara güven veren o sicak gülüsü yine yüzünde bir yesil yoldan cennete yürüyor.
Hiç kimsenin olmadigi yerde ben varim diyebilen Özlem annnenin gözbebegi, tek evladi Firat gitti, Özlem anneye nasil Firat öldü diyecegiz, yüzüne nasil bakacagiz. Evlatlarini okusunlar, vatanina milletine hayirli evlat olsunlar diye gönderen annelere nasil evladinizi güven içinde okumaya gönderin diyecegiz.
Çocuk öldü mü günes
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez baglayacagini anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
(S.KARAKOÇ)
Firat devletin olmadigi yerde devletini geri getirmek için can verdi. Türk bayragi açmanin tahrik unsuru sayildigi Türkiye Cumhuriyetinin üniversitesi olan Ege Ünivesitesi'nde annesinin biricik evladi, arkadaslarinin dayanagi, taniyan herkesin nese kaynagi Firat Yilmaz Çakiroglu’nun kaninin suladigi zeminde Firat bir bayrak oldu ve kani ile bayragi tekrar dogurdu. Firat’in yaralarindan akan kan halen siziyor ve Firat Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm makam ve mevki sahiplerini görevini yapmaya çagiriyor.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —